Anne ile bebek arasında doğumdan
itibaren gelişen duygusal bağ, kişiliğin şekillenmesi ve gelecekteki
ilişkilerin niteliği üzerinde çok önemli etkiye sahip. İlk andan itibaren
annenin bebeğinin ihtiyaçlarına duyarlılığı, ağladığında her zaman yanında
olması, acıktığında onu emzirmesi, okşaması, sevgi dolu sözler söylemesi ve bu
ilgiyi düzenli ve tutarlı bir şekilde sürdürmesi bebeğin “Bu dünya güvenli bir
yer” algısının oluşması için çok gerekli. Bebeğine tutkuyla, büyük bir sevgiyle
bağlanan annenin yüzünde ve gözlerinde bu duyguyu okuyan bebek “Ben sevilmeye
değerim, ben değerliyim” i hissetmeye başlar. Bebek bu ilgi, sevgi ve düzenli
bakım ile büyürse, annenin her ağladığında orada olduğunu görürse zamanla
duyduğu güven artar.
Bebeğin zihni ilişki ile gelişir.
İlk ilişki nesnesi olan annenin stresli anlarda bebeğini rahatlatması, onu
kucağına alması, hafifçe sallaması, öpmesi, şşşşş ben buradayım, hımmmmm gibi
mırıldanmalarla onu sakinleştirmesi ve bu davranışın tutarlı ve düzenli olarak
devam etmesi bebeğin bunu içselleştirmesini sağlar. Yaşı büyüdükçe bebek
içselleştirdiği annesinin bu sakinleştirici sesi sayesinde stresli durumlarda
kendini regüle etmeyi öğrenir.
Ancak annenin çeşitli sebeplerle
bu ilgiyi bebeğine gösterememesi güvenli bağlanmayı engeller. Örneğin,
depresyonda olan bir anne bebeğine sevgi, mutluluk, hayranlık dolu bir ifade
ile bakamayabilir. Onun ihtiyaçlarına duyarlı olmayabilir ya da bazen aşırı ilgi
gösterip bazen bebeği hiç umursamıyormuş gibi davranabilir. Bebeğin dünyası ilk
aylarda sadece anneden oluşur. En temel içgüdüsü hayatta kalmak olan bebek bu
tutarsızlık karşısında bocalar ve annesine daha fazla yapışır. Annenin kendi
yaraları, geçmişten gelen bağlanma örüntüleri bebeğiyle olan ilişkisini
etkiler. Kendi annemizle bağlanma örüntümüz ne ise çoğunlukla çocuğumuz ile de
aynı şekilde bağlanırız. Ancak anne bebeğiyle ilk aylarda güvenli bağlanma sağlayamadıysa
bundan sonra çaresi yok diyemeyiz. Annenin ilk aylarda bebeğinden ayrı
kalmasını gerektiren çeşitli durumlar olabilir. Annenin hastalığı, kısa sürede
çalışma hayatına dönmek zorunda kalması gibi. Hangi ayda ya da yaşta olursa
olsun anne bebeğine olan davranışlarını fark eder ve olumlu anlamda değişime
karar verirse değişim de başlar.
Değişimi başlatacak olan annedir. Annenin bebeğine-çocuğuna karşı tutumunu fark etmesi ilk adımdır. Örneğin, geceleri bir türlü uykuya dalamayan, sadece annesinin göğsünde uyuyan bebek belki de gündüz annesinden ihtiyaç duyduğu dokunsal teması alamıyordur. Gündüz yaşadığı bu eksikliği kapatmak için gece uykuya dalarken annesinin tenini, kokusunu hissetme ihtiyacı duymaktadır. “Kucağa alıştırma, şımartma” diyen yakınlarınızın sözlerine kulak asmayın. Bebek beyni şımarmaz, alışmaz. Neye ihtiyacı varsa onu ister. Bebeğin en temel ihtiyacı da annesi ile yakın olmaktır. Anne sütünün yeterince doyurucu olmamasının ve bebeğin ilk aylarda çok sık emmek istemesinin altında doğanın büyüleyici mekanizması yatıyor. Bebek sık sık emerek annesi ile ilişki ve dokunmayı garanti altına alır. Emzirmeyen ya da emziremeyen annelerin bu durumda yapacağı şey ise basit; bol bol kucaklama, sevme ve okşamanın yanında başlarda bebeği her seferinde annenin beslemesi ve biberonla beslerken bebeğini kucağında kendisine yakın tutması aralarındaki bağın oluşmasını sağlar.
Bebeğiniz-çocuğunuz ile aranızdaki
bağı güçlendirmek için hiçbir zaman geç değil.
İşte önerilerim:
Çocuğunuz ile zaman geçirirken “an” da kalın. Tüm
ilginiz ve dikkatinizi ona vermeye çalışın.
Onu her emzirdiğinizde telefonunuz elinizdeyse ve bir yandan sosyal
medyayı takip ediyorsanız maalesef bu gerçek bir yakın ilişki olamayacaktır. Evet,
zor ama denemeye değer.
Her gün imkânınız elverdiğince çocuğunuz ile baş
başa zaman geçirin. Bu zamanı onu sadece kucağınızda tutmak, sarılmak ya da onunla
konuşmak, masal anlatmak, şarkı söylemek vb. şekilde geçirebilirsiniz.
Uykuya geçiş çocukların en zorlandıkları
alanlardan biridir. Aynı zamanda da bütün kalkanların, savunmaların indiği,
çocuğun çok daha hassas, duygusal olduğu bir zamandır. Bu zamanı iyi kullanın. Onunla
sohbet edin, gün içinde olan olayları konuşun, hikâye anlatın ya da sadece
başını okşayın. Yeter ki iletişim kurun.
Çocuğunuz ile oyun oynayın. Oyun aranızdaki
ilişkiyi güçlendirmenizde en çok işe yarayacak şeylerden biri. Bu oyunların
ilişkiye ve dokunmaya dayalı, mümkünse yüz yüze olmasına dikkat edin.
İşte birkaç öneri:
1- Dürüm: çocuğunuzu yerde bir battaniyenin üzerinde yatırın.”Şimdi senden bir dürüm yapacağım, hımmm ham, hum” gibi şeyler söyleyerek üzerine malzemeleri koymaya başlayın. “Ayaklarına mayonez sürüyorum, göbeğine marul koyalım” vb. sözlerle onu okşayın. En son battaniyeyi sararak onu gerçekten dürüm haline getirin ve yemeye çalışın. Emin olun çocuğunuz bu oyuna çok gülecek.
1- Dürüm: çocuğunuzu yerde bir battaniyenin üzerinde yatırın.”Şimdi senden bir dürüm yapacağım, hımmm ham, hum” gibi şeyler söyleyerek üzerine malzemeleri koymaya başlayın. “Ayaklarına mayonez sürüyorum, göbeğine marul koyalım” vb. sözlerle onu okşayın. En son battaniyeyi sararak onu gerçekten dürüm haline getirin ve yemeye çalışın. Emin olun çocuğunuz bu oyuna çok gülecek.
2- Üç boyutlu masal: çocuğunuzu yüz üstü yere
yatırın ve sırtında ellerinizle masalınızı anlatmaya başlayın. “ Güneş yeni
doğmuştu –elinizle belinden yukarı bir çizgi çizin, gökyüzünde bulutlar vardı –
omuzlarına bulutlar yapın, sonra yağmur başladı – sırtına ufak dokunuşlarla
vurun, sincaplar koşuyordu – belinde iki parmağınızı koşturun vb.
3- Eve geldiğinizde ilk iş olarak çocuğunuzu kucağınıza alın ve “-Bugün yüzünde bir değişiklik var mı bakalım diyerek yüzünü incelemeye başlayın. Hımmmm burnun yerinde duruyor –burnuna dokunun, hiç çil çıkmış mı bakalım –yüzüne dikkatlice bakın, bakalım dişlerin yerinde duruyor mu –ağzını açın ve bakın”. Aynı şeyi o da sizin yüzünüzde yapsın.
4- Yine eve geldiğinizde ya da çocuğunuz dışarıdan geldiğinde “Burada bir şey kokuyor, sen ne yemişsin diyerek çocuğunuzu koklamaya başlayın, komik bir şekilde yaptığınız bu inceleme istediğiniz bir koku ile son bulabilir –sen çikolata yemişsiiiin, ya da –patlamış mısır kokuyoooor vb.”
3- Eve geldiğinizde ilk iş olarak çocuğunuzu kucağınıza alın ve “-Bugün yüzünde bir değişiklik var mı bakalım diyerek yüzünü incelemeye başlayın. Hımmmm burnun yerinde duruyor –burnuna dokunun, hiç çil çıkmış mı bakalım –yüzüne dikkatlice bakın, bakalım dişlerin yerinde duruyor mu –ağzını açın ve bakın”. Aynı şeyi o da sizin yüzünüzde yapsın.
4- Yine eve geldiğinizde ya da çocuğunuz dışarıdan geldiğinde “Burada bir şey kokuyor, sen ne yemişsin diyerek çocuğunuzu koklamaya başlayın, komik bir şekilde yaptığınız bu inceleme istediğiniz bir koku ile son bulabilir –sen çikolata yemişsiiiin, ya da –patlamış mısır kokuyoooor vb.”
Bu örneklerin
hepsi her yaş grubundaki bebek ve çocuk ile oynanabilir.
Bol dokunmalı,
kucaklaşmalı günler …
Mine Kilitci, 2016.
Mine Kilitci, 2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder